D-Dimer'in Klinik Öneminin Yorumlanması


Yazar: Başarılı   

D-dimer, selülaz etkisi altında çapraz bağlı fibrin tarafından üretilen spesifik bir fibrin bozunma ürünüdür.Trombozu ve trombolitik aktiviteyi yansıtan en önemli laboratuvar indeksidir.
Son yıllarda D-dimer, trombotik hastalıklar gibi çeşitli hastalıkların tanısı ve klinik takibi için önemli bir gösterge haline gelmiştir.Gelin hep birlikte bir göz atalım.

01.Derin ven trombozu ve pulmoner emboli tanısı

Derin ven trombozu (D-VT), topluca venöz tromboembolizm (VTE) olarak bilinen pulmoner emboliye (PE) eğilimlidir.VTE hastalarında plazma D-dimer seviyeleri anlamlı derecede yüksektir.

İlgili çalışmalar PE ve D-VT'li hastalarda plazma D-dimer konsantrasyonunun 1 000 μg/L'den yüksek olduğunu göstermiştir.

Ancak birçok hastalık veya bazı patolojik faktörler (cerrahi, tümörler, kalp-damar hastalıkları vb.) nedeniyle hemostaz üzerinde belirli bir etkiye sahiptir ve D-dimerin artmasına neden olur.Bu nedenle D-dimerin duyarlılığı yüksek olmasına rağmen özgüllüğü yalnızca %50 ila %70 arasındadır ve D-dimer tek başına VTE tanısı koyamaz.Bu nedenle D-dimerdeki önemli bir artış VTE'nin spesifik bir göstergesi olarak kullanılamaz.D-dimer testinin pratik önemi, negatif sonucun VTE teşhisini engellemesidir.

 

02 Yaygın damar içi pıhtılaşma

Yaygın intravasküler pıhtılaşma (DIC), vücuttaki küçük damarlarda yaygın mikrotromboz ve belirli patojenik faktörlerin etkisi altında ikincil hiperfibrinoliz sendromudur; buna ikincil fibrinoliz veya inhibe edilmiş fibrinoliz eşlik edebilir.

D-dimerin yüksek plazma içeriği, DIC'nin erken tanısı için yüksek bir klinik referans değerine sahiptir.Ancak D-dimer artışının DİK için spesifik bir test olmadığını, mikrotrombozun eşlik ettiği birçok hastalığın D-dimer artışına yol açabileceğini de belirtmek gerekir.Fibrinoliz ekstravasküler pıhtılaşmaya ikincil olduğunda D-dimer de artacaktır.

Araştırmalar D-dimerin DIC'den günler önce yükselmeye başladığını ve normalden önemli ölçüde yüksek olduğunu göstermiştir.

 

03 Yenidoğan asfiksi

Yenidoğan asfiksisinde farklı derecelerde hipoksi ve asidoz vardır ve hipoksi ve asidoz geniş vasküler endotelyal hasara neden olabilir, bu da büyük miktarda pıhtılaşma maddesinin salınmasına ve dolayısıyla fibrinojen üretiminin artmasına neden olabilir.

İlgili çalışmalar asfiksi grubunda kordon kanının D-dimer değerinin normal kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksek olduğunu, ayrıca periferik kandaki D-dimer değeriyle karşılaştırıldığında da anlamlı derecede yüksek olduğunu göstermiştir.

 

04 Sistemik lupus eritematozus (SLE)

SLE hastalarında pıhtılaşma-fibrinoliz sistemi anormaldir ve hastalığın aktif aşamasında pıhtılaşma-fibrinoliz sistemindeki anormallik daha belirgindir ve tromboz eğilimi daha belirgindir;hastalık düzeldiğinde pıhtılaşma-fibrinoliz sistemi normale dönme eğilimindedir.

Dolayısıyla sistemik lupus eritematozuslu hastaların aktif ve inaktif evrelerinde D-dimer düzeyleri anlamlı derecede artacak, aktif evredeki hastaların plazma D-dimer düzeyleri ise inaktif evredekilere göre anlamlı derecede yüksek olacaktır.


05 Karaciğer sirozu ve karaciğer kanseri

D-dimer, karaciğer hastalığının ciddiyetini yansıtan belirteçlerden biridir.Karaciğer hastalığı ne kadar şiddetli olursa plazma D-dimer içeriği de o kadar yüksek olur.

İlgili çalışmalar, karaciğer sirozu olan hastalarda Child-Pugh A, B ve C derecelerinin D-dimer değerlerinin (2,218 ± 0,54) μg/mL, (6,03 ± 0,76) μg/mL ve (10,536 ±) olduğunu göstermiştir. 0,664) µg/mL, sırasıyla..

Ayrıca hızlı ilerleyen ve kötü prognoza sahip karaciğer kanseri hastalarında D-dimer anlamlı düzeyde yükselmişti.


06 Mide kanseri

Kanser hastalarının rezeksiyonu sonrasında hastaların yaklaşık yarısında tromboembolizm meydana gelir ve hastaların %90'ında D-dimer anlamlı düzeyde artar.

Ayrıca tümör hücrelerinde yapısı ve doku faktörü birbirine çok benzeyen yüksek şekerli maddeler sınıfı da bulunmaktadır.İnsan metabolik aktivitelerine katılmak vücudun pıhtılaşma sisteminin aktivitesini destekleyebilir ve tromboz riskini artırabilir ve D-dimer seviyesi önemli ölçüde artar.Evre III-IV mide kanseri hastalarında D-dimer düzeyi, evre I-II mide kanseri hastalarına göre anlamlı derecede yüksekti.

 

07 Mikoplazma pnömonisi (MMP)

Şiddetli MPP'ye sıklıkla yüksek D-dimer seviyeleri eşlik eder ve D-dimer seviyeleri, şiddetli MPP'li hastalarda hafif vakalara göre önemli ölçüde daha yüksektir.

MPP ciddi şekilde hastalandığında, lokal olarak hipoksi, iskemi ve asidoz meydana gelecek ve patojenlerin doğrudan istilası ile birlikte vasküler endotelyal hücrelere zarar verecek, kolajeni açığa çıkaracak, pıhtılaşma sistemini aktive edecek, hiper pıhtılaşabilir bir durum oluşturacak ve mikrotrombi oluşturacaktır.Dahili fibrinolitik, kinin ve kompleman sistemleri de art arda aktive edilerek D-dimer seviyelerinin artmasına neden olur.

 

08 Diyabet, diyabetik nefropati

Diyabetli ve diyabetik nefropatili hastalarda D-dimer düzeyleri anlamlı derecede yüksekti.

Ayrıca diyabetik nefropatili hastaların D-dimer ve fibrinojen indeksleri tip 2 diyabetli hastalara göre anlamlı derecede yüksekti.Bu nedenle klinik uygulamada D-dimer, hastalarda diyabet ve böbrek hastalığının ciddiyetini teşhis etmek için bir test indeksi olarak kullanılabilir.


09 Alerjik Purpura (AP)

AP'nin akut fazında, vazospazm, trombosit agregasyonu ve tromboza yol açan farklı derecelerde kan hiper pıhtılaşması ve artmış trombosit fonksiyonu vardır.

AP'li çocuklarda yüksek D-dimer, başlangıçtan 2 hafta sonra yaygındır ve sistemik vasküler inflamasyonun kapsamını ve derecesini yansıtacak şekilde klinik aşamalar arasında değişiklik gösterir.

Buna ek olarak, aynı zamanda prognostik bir göstergedir; sürekli yüksek D-dimer seviyeleri ile hastalık genellikle uzun sürelidir ve böbrek hasarına yatkındır.

 

10 Hamilelik

İlgili çalışmalar, hamile kadınların yaklaşık %10'unda D-dimer düzeylerinin önemli ölçüde yükseldiğini ve bunun da kan pıhtılaşması riskini akla getirdiğini göstermiştir.

Preeklampsi hamileliğin sık görülen bir komplikasyonudur.Preeklampsi ve eklampsinin ana patolojik değişiklikleri pıhtılaşma aktivasyonu ve fibrinolizin artmasıdır, bu da mikrovasküler tromboz ve D-dimerin artmasına neden olur.

D-dimer normal kadınlarda doğumdan sonra hızla azaldı, ancak preeklampsili kadınlarda arttı ve 4 ila 6 haftaya kadar normale dönmedi.


11 Akut Koroner Sendrom ve Diseksiyon Anevrizma

Akut koroner sendromlu hastalarda D-dimer düzeyleri normal veya yalnızca hafif derecede yüksekken, aort disekan anevrizmalarında belirgin derecede yüksektir.

Bu, ikisinin arteriyel damarlarındaki trombüs yükündeki önemli farkla ilgilidir.Koroner lümen daha incedir ve koroner arterdeki trombüs daha azdır.Aortik intima yırtıldıktan sonra büyük miktarda arteriyel kan damar duvarına girerek disekan bir anevrizma oluşturur.Pıhtılaşma mekanizmasının etkisi altında çok sayıda trombüs oluşur.


12 Akut beyin enfarktüsü

Akut beyin enfarktüsünde spontan tromboliz ve sekonder fibrinolitik aktivite artar, bu da plazma D-dimer seviyelerinde artış olarak kendini gösterir.Akut beyin enfarktüsünün erken evresinde D-dimer düzeyi önemli ölçüde arttı.

Akut iskemik inme hastalarında plazma D-dimer düzeyleri, başlangıçtan sonraki ilk haftada hafif bir artış gösterdi, 2 ila 4 hafta içinde önemli ölçüde arttı ve iyileşme döneminde (>3 ay) normal düzeylerden farklı değildi.

 

Sonsöz

D-dimer tayini basit, hızlı ve yüksek hassasiyete sahiptir.Klinik pratikte yaygın olarak kullanılmaktadır ve çok önemli bir yardımcı tanı göstergesidir.